SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED (S.A.S)

SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED (S.A.S)

Hz.İBRAHİM (A.S)

Hz.Muhammed (sav)’in ailesinin, Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu İsmail’den(a.s) başlayan ve İsmail oğulları olarak bilinen soydan geldiği tarihi kayıtlarla sabittir. Hz.İbrahim(a.s), bugünkü Irak topraklarında dünyaya geldi. Doğduğu Ur şehri, Nemrud hanedanının başkentiydi. Araştırmacılar, doğum tarihini M.Ö. 2100-1900 olarak tahmin ediyorlar.

Hz. İbrahim(a.s) mevcut inançların yanlış olduğunu söyleyip onlarla mücadeleye başlayınca sadece mevcut yönetim değil, halkın çoğu,ailesi hatta babası kendisine düşman haline geldiler. Fikirlerinden ve yürüttüğü mücadeleden de caydırmayı başaramayınca kendisini ateşle dolu bir çukura atmaya karar verdiler. Fakat yüzyıllardır dilden dile anlatılan mucize meydana geldi ve ateş Hz. İbrahim’e (a.s) zarar vermedi. Kur’an,bu olaydan şu şekilde bahseder: 
Bir zaman İbrâhim, atası Âzer'e: "Sen putları ilâh mı ediniyorsun? Doğrusu ben, seni ve halkını apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti. [bkz. 19/43]
6/74
Âzer, İbrâhim (a.s.)'ın babası mıdır, dedesi midir, yoksa amcası mıdır, diye ihtilâf edilmiştir. Çünkü Arapça "eb" kelimesinde bu üç mânâ da vardır. Fakat Buhârî Târihü'l-Kebîr'de: "Âzer, Hz. İbrâhim'in babasıdır" demiştir. Babasının isminin Târah olduğuna dâir bazı rivâyetler var ise de Kur'an onun Âzer olduğunu beyân etmiştir. Sa'lebî: "İbrâhim (a.s.)'ın babasının asıl adı Târah idi. Nemrut onu put hânesine nâzır tâyin ettiği zaman, Târah adını Âzer ile değiştirdi ki, Âzer, putlardan birinin adıydı" diyor. Mücâhid ve İbn Cerîr de: "Âzer ona lakap olarak verilmiştir" demektedir (İbn Kesîr (Sâbûnî), I, 591; Aydemir, s. 301). [bkz. 26/86]

Böylece 'kesin bilgi ve îmana' erenlerden olması için İbrâhim'e göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem varlıklarını ve sırlarını akıl ve kalp gözüyle) gösteriyorduk.
6/75
"Doğrusu ben, yüzümü birleyici olarak, tamamen gökleri ve yeri yaratan (Allah')a çevirdim. Ben müşriklerden değilim."
6/79
Halkı onunla (delil getirmede) tartışmaya kalkıştı. (İbrâhim) dedi ki: "Beni doğru yola iletmişken Allah hakkında siz benimle hâlâ tartışıyor musunuz? Rabbimin (hakkımda) bir şey (bir felâket) dilemesi dışında ben, O'na eş tanıdığınız şeylerden korkmam. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp öğüt almıyor musunuz?"
6/80
(Nemrut'un adamları bunun üzerine:) "Eğer bir iş yapacaksanız yakın onu da, (böylece) ilâhlarınıza yardım etmiş olun" dediler. [bkz. 29/24]
21/68
(Onu büyük bir ateşe attılar. Hz. İbrâhim, zulmetmeye karar vermiş bu örgütlü putperestlere karşı "Allah bana yeter" deyip teslim olmuştu.)

Biz de: "Ey ateş! İbrâhim'e karşı serin ve selâmet üzere ol" dedik.
21/69
Hz. İbrahim (a.s), bu olaydan sonra memleketini terk ederek o sıralarda, Ken’an ülkesi olarak bilinen Suriye ve Filistin’e hicret etti. Irak’tan Mısır’a ve Suriye’den Filistin’e uzanan bölgede vaaz ve telkin işini şahsen yürüttü. Binlerce kilometrelik yol kat etti. Dağ, bayır ve çöl demeden her tarafa Allah’ın dinini yaymaya çalıştı ve bu çalışmaları yıllarca sürdü.

Hz.İbrahim’e (a.s) İki Oğul 
Tevrat’taki kayıtlara göre Hz. İbrahim ( a.s ) 85, karısı Sare ise 76 yaşına gelmişlerdi ve o güne kadar hiç çocukları olmamıştı. Sare, kendisine ait olan Hacer isimli cariyesini Hz.İbrahim’e ( a.s ) ikinci eş olarak verdi. Bu evlilikten Hz. İbrahim ( a.s ) bir oğul sahibi oldu ve adını İsmail ( a.s ) koydular.

Yine Tevrat kayıtlarına göre bundan 13 yıl sonra Hz. İbrahim ( a.s ) ile Sare’nin bir erkek çocukları olacak ve adını İshak ( a.s ) koyacaklardır. İshak’ın oğlu Yakup( a.s), İsrail adıyla anılır ve onun 12 evladı, İsrail oğullarının on iki boyunu oluşturur. Yusuf( a.s ), Musa( a.s ), Davud( a.s ), Süleyman( a.s ) ve İsa( a.s ) bu soydan gelen peygamberlerdir.

Hz. İshak( a.s ) doğduğunda hem Hz.İbrahim’in( a.s ), hem de hanımı Sare’nin yaşları oldukça ilerlemişti. Ku’an-ı Kerim, onlara bu müjdeyi, Lut kavmini helak etmeye gelen meleklerin verdiklerini anlatır:

(Rasûlüm!) İbrâhim'in ağırlanan (o şerefli) misâfirlerinin haberi hiç sana geldi mi?
51/24
Hani vaktiyle (bunlar) onun yanına girmişlerdi de: "Selâm" demişlerdi. (İbrâhim de) selâm(ı alıp: "Bunlar) tanınmamış bir topluluk" demişti.
51/25
Hemen (bir bahâne ile)ailesi(nin yanı)na gitti ve (kızartılmış) semiz bir dana getirdi. [bkz. 11/69-70; 15/52-62]
51/26
Bunu onlara sundu: "(Buyurun) yemez misiniz?" dedi.
51/27
(Yemediklerini görünce) onlardan içinde bir ürperti belirdi. "Korkma" dediler ve onu bilgin bir oğul (İshâk)la müjdelediler. [bkz. 11/77]
51/28
Karısı (Sâre) de, (hayretinden) feryâd ile yönelip (ellerini) yüzüne vurdu ve: ("Nasıl çocuğum olur,) ben kısır bir kocakarı(yım)" dedi.
51/29
(Onlar:) "Rabbin böyle buyurdu. Çünkü O, hüküm ve hikmet sâhibidir, hakkıyla bilendir" dediler.
51/30

Yine Hz. İbrahim’in ( a.s ) oğulları dolayısıyla yaptığı duayı da Kur’an-ı Kerim şöyle nakleder:
"İhtiyar hâlime rağmen bana, İsmâil ve İshâk'ı veren Allah'a hamdolsun. Şüphesiz Rabbim duâyı (elbette) işitendir (kabul edendir)."5
14/39
İbrâhim (a.s.), İsmâil (a.s.) doğduğunda 99, İshâk (a.s.) doğduğunda ise 112 yaşında idi (Beydâvî; Celâleyn).
"Ey Rabbim! Beni ve neslimden (gelenleri) de namazı gereği gibi kılanlardan eyle. Ey Rabbimiz! Duâmı kabul buyur."
14/40 
(Burada kendimize, zürriyetimize ve geçmişlerimize duâ etmemiz işâret ediliyor.)

 

Kaynaklar : Peygamberler Tarihi – M.Asım Köksal
Hz.Muhammed’in Hayatı – Martin Lings
Feyzü’l Furkan – Hasan Tahsin Feyizli

 

 

                                                                 sonraki sayfa >>>