SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED (S.A.S)

BOYKOT
Peygamberliğin gelmesinin üzerinden altı yıl geçmiş, yedinci yıla girilmişti. Müslümanların bir kısmı, Habeş ülkesine hicret ederek emniyete kavuşmuş; Hazma (r.a), Hz.Ömer (r.a) gibi Kureyş’in ileri gelenleriyle Müslümanlar güç kazanmış; İslam, diğer Arap kabileleri arasında da duyulmaya başlamıştı. Çok geç olmadan bu gidişe bir son vermek gerektiğini düşünen Kureyşli müşrikler, Hz.Peygamberi (s.a.s) öldürmek için aralarında anlaşmaya vardılar.
Müşriklerin aralarında yaptıkları anlaşmanın haberi, Ebu Talib’in kulağına kadar gelmekte gecikmedi. Yeğeni hakkında endişeye kapılan Ebu Talib, Haşimoğullarını toplantıya çağırdı. Müslüman olsun, olmasın hepsi; kimisi din, kimisi akrabalık gayretiyle Hz.Peygamberi (s.a.s) koruma hususunda anlaştılar.
Haşimoğullarının yaptıkları toplantıyı haber alan Müşrikler de ayrı bir yerde yeni bir toplantı daha yaptılar. Toplantıda, Hz.Peygamber (s.a.s), öldürülmek üzere kendilerine verilinceye kadar devam etmek üzere şu konularda anlaşmaya vardılar:
- Haşimoğullarına kız verilmeyecek, onlardan kız alınmayacak,
- Yapılan her türlü ticari faaliyet durdurulacak,
- Onlarla oturulmayacak, görüşülmeyecek, konuşulmayacak,
- Barış istekleri asla kabul edilmeyecek ve acınmayacak
Üzerinde anlaştıkları maddeleri bir kağıda yazıp mühürlediler ve verdikleri sözden dönmemek için de Kabe’nin içine astılar.
Ebu Talib, “anlaşmadan vazgeçmeleri, dostluk bağlarını koparmamaları, bunun kabileler arasında kanlı savaşlara sebep olabileceği” yönünde uyarılarda bulunduysa da bir sonuç alamadı. Haşimoğulları için yıllar sürecek, zorluklarla dolu bir dönem başlıyordu.
İran-Bizans Savaşı Hakkında Bahse Girilmesi
Peygamberliğin 8. yılıydı. İran ordusuyla Bizans ordusu, Şam topraklarında karşı karşıya gelmiş ve Bizanslılar yenilgiye uğramışlardı. İran orduları, Anadolu içlerinde ilerlemiş, hatta İstanbul önlerine kadar gelmiş ve Bizans çok ağır bir anlaşma yapmak zorunda kalmıştı.
Müşrikler, kendi inançlarına daha yakın buldukları İran’ın zaferine seviniyorlardı. Bir toplantıda Ebubekir’e (r.a),
- Siz kitap ehlisiniz, Hristiyanlar da. Farslı kardeşlerimiz, sizin gibi kitap ehli olanlara galip geldiler. Çarpışacak olsak, biz de size mutlaka galip geliriz.
demeleri üzerine şu ayetler indirildi:
Elif, Lâm, Mîm.
30/1
Rumlar, (Arabistan'a) en yakın bir yerde (İranlılara) yenildi. Ama onlar (bu) yenilmelerinden sonra birkaç (3-9) yıl içinde onları yeneceklerdir. (Bundan) önce de sonra da emir yalnız Allah'ındır. İşte o gün mü'minler Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir. (Allah) dilediğine yardım eder (zafere ulaştırır). O, mutlak gâliptir, çok merhametlidir.
30/2-3-4-5
(Mecûsî İranlıların, 613-616 yıllarında, Suriye, Mısır ve Anadolu'da Bizanslıları yenmesine Mekke müşrikleri sevinmişlerdi. Müslümanlar da Bizanslılara, Ehl-i Kitap olduklarından, üzülüyorlardı. Bu yüzden müşrikler, Kitaplıların yenildiğini dillerine dolayarak, müslümanlarla alay ediyorlar ve "Biz de onlara gâlip geleceğiz" diyorlardı. İşte ilk âyetler 3-9 yıl içinde İranlıların yenileceğini bildirmektedir. Gerçekten 624 yılında Romalılar İran'a girdiler, aynı gün müslümanlar da Bedir'de müşriklere gâlip geldiler.)
Beydâvî; Celâleyn; Elmalılı, V, 3796.
(Bu) Allah'ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz. Fakat insanların çoğu bilmezler.
30/6
Ebubekir (r.a) doğruca, daha önce konuşmanın geçtiği müşriklerin yanına gitti:
- Siz İranlıların, kitap ehline galip gelmesine seviniyor musunuz? Hiç sevinmeyin! Rumlar, muhakkak İranlılara galip gelecekler! Bunu bize Resulullah (s.a.s) haber verdi.
- Sen yalancısın!
- Ey Allah’ın düşmanı, yalancı olan sensin! Eğer 3 yıla kadar Rumlar galip gelirlerse, bana 10 deve vermeyi kabul ediyor musun?
- Gelmezlerse sen bana 10 deve vereceksin!
Übey bin Halef ile 10 devesine bahse tutuştular. Ebubekir (r.a), olanları Hz.Peygamber’e (s.a.s) anlattı. Hz.Peygamber (s.a.s):
- Ayette geçen “bid”, 3 ile 9 yıl arası bir süreyi ifade eder. Sen git, süreyi uzat ve deve sayısını da artır.
buyurdu. Ebubekir (r.a), Übey’in yanına gitti:
- Galiba bahse girdiğine pişman oldun!
- Hayır, pişman olmadım. İstersen bahisteki develerin sayısını artıralım, süreyi de uzatalım. Kazanan 100 deve alsın, süre de 9 yıl olsun?
- Tamam, öyle yapalım!
Übey, bahsin süresi dolmadan, Uhud’da aldığı bir yara sonucu öldü. Rumlar, 9 yıl dolmadan güçlendiler ve İranlılar’ı ağır bir yenilgiye uğrattılar. Hz.Ebubekir (r.a), Übey’in mirasçılarından 100 deveyi alarak Hz.Peygamber’e (s.a.s) getirdi. Hz.Peygamber (s.a.s) de, onları fakirlere dağıtmasını emretti. Kur’an’ı Kerim’in verdiği haber doğru çıkmıştı. Bunu gören Mekkeli müşriklerden bazıları Müslüman oldular.
Haşim Oğullarının Sıkıntıya Düşmeleri
Haşim Oğullarına karşı başlatılan boykot 3. yılına girmişti. Müşrikler, Haşimoğullarıyla kendileri alış veriş yapmadıkları gibi, dışarıdan gelenlerinde alış veriş yapmalarını engel oluyorlardı. Hz.Peygamber (s.a.s), hanımı Hz.Hatice (r.a) ve Ebu Talib, Haşimoğullarının sıkıntılarını gidermek için bütün mallarını harcadılar. Fakat yokluk son haddine ulaşmıştı. Ağaç kabuklarını ve yapraklarını yemeye, kuru deri parçalarını ıslatıp kemirmeye başladılar. Açlıktan ağlaşan çocukların feryatları Haşimoğullarının mahallelerinin dışından duyuluyordu. Bu duruma bazıları sevinirken, kimileri de üzülüyordu. Anlaşmaya rağmen gizli gizli yardım etmeye çalışanlar çıkmaya başladı.
Ayın Yarılması
Kureyş müşriklerinden bazılarıyla Hz.Peygamber (s.a.s) arasında şu konuşma geçmişti:
- Eğer gerçekten peygambersen, ayın bir yarısını Ebu Kubeys dağı, diğer yarısını da Kuaykıan dağı üzerinde görülmek üzere ikiye ayır.
- Bunu yaparsam iman eder misiniz?
- Evet, iman ederiz!
Hz.Peygamber (s.a.s), müşriklerin istediği şeyi kendisine vermesi için Allah’a dua ediyordu. Ayın dolunay olduğu bir gün, Cebrail (as),
- Ya Muhammed (s.a.s)! Mekkeliler’e, “bu gece mucizeyi seyretmelerini söyle”
diyerek duasının kabul olduğunu bildirdi. Hz.Peygamber (s.a.s) de Cebrail’in (as) söylediklerini onlara haber verdi. Gece, ay bir yarısı Ebu Kubeys dağının üzerinde, diğer yarısı da Kuaykıan dağı üzerinde olduğu halde doğdu, bir süre sonra da birleşti. Bunun üzerine Hz.Peygamber (s.a.s),
- Şahit olun!
buyurdu. Hem müşriklerden, hem de Müslümanlardan pek çok kimse de buna şahit oldular. Sahabeden pek çok kimse olayı bizzat gördüklerini nakletmektedirler. Olaya şahit olan müşrikler ise, büyük bir şaşkınlığa kapılmışlardı:
- Muhammed (s.a.s) bizi sihirledi!
- O ayı sihirledi, sununda ay yarıldı!
- ...
demekten kendilerini alamıyorlardı. Aralarından bazıları,
- Sihri bütün yer yüzünü sihirlemeye yetmez ya! Başka beldelerden, yanınıza gelecek olanlara sorunuz.
fikrini ileri sürdüler. Fakat çevreden gelen yolcular da olayı doğruluyorlardı. Yine de inanmaya yanaşmadılar.
Allah (c.c) bu durumu Kur’an-ı Kerimde şu şekilde anlatmaktadır:
(Kıyâmet) saat(i) yaklaştı ve ay yarıldı (ve birleşti).4 [bkz. 16/1; 21/1; 33/63]
54/1
Onlar (müşrikler) bir delil (mûcize) görseler de yine yüz çevirirler: "(Bu), devam edegelen bir sihirdir" derler.
54/2
(Peygamberi) yalanladılar, hevâ ve heveslerine uydular. Halbuki her iş kararlaştırılmış (Allah'ın dilediği gibi gerçekleşecek)tir.
54/3
Andolsun ki, onlara içinde (ibret alıp da kendilerini küfür ve inattan) alıkoyacak şeyler, üstün hikmet bulunan haberlerden niceleri gelmiştir; fakat (onlara gelen) uyarılar (kendilerine) hiç fayda vermiyor. [bkz. 10/101]
54/4-5
O halde (Rasûlüm!) Dâvet edici (İsrâfil'in) görülmemiş müthiş bir şeye (yeniden dirilmeye) çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir.
54/6
Gözleri, (korkudan yere) eğik bir halde kabirlerden çıkarlar; onlar tıpkı (etrafa) yayılan çekirgeler gibidirler,
54/7
O çağırıcıya (boyunlarını uzatıp) koşarlarken kâfirler (o zaman içlerinden) "Bu çok çetin bir gündür!" derler.
54/8
Kabe’ye Asılan Anlaşmanın Güveler Tarafından Yenmesi
Haşim Oğullarına uygulanan boykot üçüncü yılını doldurmak üzereydi. Hz.Peygamber (s.a.s), amcası Ebu Talib’in yanına geldi:
- Ey amca! Rabbim olan Allah (c.c), Kureyşlilerin Kabe’ye astıkları sayfaya ağaç kurdunu (güvesini) musallat etti. Allah’ın (c.c) isminden başka, yazılan anlaşma maddelerinden hiç birini bırakmadı, hepsini kemirdi.
- Bunu sana Rabbin mi haber verdi?
- Evet!
- Ey kardeşimin oğlu! Bu haber verdiğin şey gerçek midir?
- Evet! Vallahi gerçektir!
Ebu Talib, haberi kardeşlerine anlattı. Kardeşleri:
- Bu hususta kanaatin nedir?
- Vallahi, O bana hiçbir zaman yalan söylememiştir. En güzel şekilde giyinerek Kureyşlilerin yanlarına gidelim ve bu haberi onlara bildirelim.
Hep birlikte hazırlanarak Kabe’ye gittiler. Kureyşlilerin ileri gelenleri Kabe’nin yanında oturuyorlardı. Ebu Talib ile yanındakileri görünce, Hz.Peygamberi (s.a.s) kendilerine teslim etmeyi kabul etmek zorunda kaldıklarını düşündüler, hemen meclislerine aldılar. Ebu Talib:
- Ey Kureyş topluluğu! Hiçbir zaman yalan söylememiş olan kardeşimin oğlu bana, anlaşmayı yazmış olduğunuz sayfanıza, Allah’ın (c.c) ağaç kurdunu musallat kıldığını ve anlaşma maddelerinin tamamının kemirildiğini haber verdi. Haydi anlaşmayı yazmış olduğunuz sayfanızı getirin! Eğer söylediği doğru çıkarsa, vallahi en sonuncumuz ölünceye kadar Onu size teslim etmeyiz! Ama siz de bu yaptıklarınızdan vazgeçin! Eğer dediği doğru çıkmazsa, kardeşimin oğlunu size teslim ederim. Siz de Ona istediğiniz gibi davranırsınız!
Müşrikler teklifi kabul ettiler. Anlaşma sayfası getirildi. Fakat her şey kurtlar tarafından kemirilmiş, yalnız Allah’ın isminin bulunduğu bölüm sağlam kalmıştı. Müşrikler yine de verdikleri sözü yerine getirmekten kaçındılar ve “bu bir sihirdir!” dediler. Ama içlerinde Haşimoğullarına karşı haksızlık ettiklerini düşünenlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu.
Boykotun Sona Ermesi
Peygamberliğin 10. yılına girilmişti. Uygulanan boykot, artık çoğu kimseye insafsızca gelmeye başlamıştı. Kureyşlilerden, Haşimoğullarına yakınlığı olan birkaç kişi, aralarında anlaşıp bir toplantı sırasında anlaşmayı eleştirdiler ve bundan sonra uymayacaklarını bildirdiler. Zaten zayıflamış bulunan boykot cephesi, bu girişimden sonra daha fazla devam edemedi. Haşimoğulları da tekrar halkın arasına karıştılar.
Hüzün Yılı
Hz.Peygamber (s.a.s), aynı yıl, önce kendisine ilk günlerden itibaren inanan ve tüm gücüyle yardım eden eşi Hz.Hatice (r.a)’yi; ardından da düşmanlarına karşı en büyük destekçisi, amcası Ebu Talib’i kaybetti. Bu durum, Hz.Peygamber (s.a.s) o kadar ağır geldi ki, o yıla “Hüzün Yılı” adını verdi.
Ebu Talib ölüm döşeğindeyken:
- Ey Kardeşimin oğlu! Senin onlara teklif ettiğin şeyi, hiç de haktan uzak görmedim.
- Ey amca! Onu sen söyle! Kıyamet günü, senin için şefaat etmeme izin verilsin.
- Vallahi, ey kardeşimin oğlu! Kureyşlilerin bunu, benim ölümden korkarak söylediğimi sanmaları korkusu olmasaydı, Seni memnun etmek için söylerdim.
- Hiç şüphesiz, üzerimde, babamdan daha çok hakkı olan sensin. Sen bir kelime söyle ki, Kıyamet gününde sana onunla şefaat edebileyim.
Fakat, Hz.Peygamber (s.a.s)in tüm isteğine rağmen, Ebu Talib’in son sözü, babasının dini üzerine bulunduğunu söylemek oldu. Hz.Peygamber (s.a.s), buna rağmen amcası hakkında bağışlanma dilemeye devam etti. Ta ki bu konuda uyarılıncaya kadar:
(Rasûlüm!) Şüphesiz sen, sevdiğini doğru yola eriştiremezsin, fakat Allah dilediğini (iyi niyet ve amellerine göre) doğru yola eriştirir. O, doğru yola erişecek olanları daha iyi bilir. [krş. 2/172; 12/103]
28/56
(Rasûlullah s.a.v., kendisini her yönüyle himâye eden amcası Ebû
Tâlib'in ölmeden iman edip müslüman olmasını çok istemişti. Fakat o, çevre ve mevkisinin verdiği gururu yenemeyerek, "Çevre ve kadınlar beni ayıplar" diyerek Allah'a ve Râsulü'nün tebliğine teslimiyet göstermeden/müslüman olamadan ölmüştü.)
Ebu Talib vefaat ettiğinde 90 yaşına yaklaşmıştı. Hz Ali (r.a) anlatıyor:
Babam vefaat ettiği zaman, Resulullah’ın (s.a.s) yanına gittim:
- “Amcan, müşrik olarak öldü! “dedim.
Ağladı,
- Git onu yıka ve göm!
- Onu kim gömecek?
- Sen git, babanı göm! Dönüp yanıma gelinceye kadar da hiçbir şey yapma!
buyurdu. Babamı gömüp gelince, emretti, yıkandım. Bana dua etti.
<<<Öceki Sayfa Sonraki Sayfa>>>
Kaynaklar : | Peygamberler Tarihi – M.Asım Köksal Hz.Muhammed’in Hayatı – Martin Lings Feyzü’l Furkan – Hasan Tahsin Feyizli |