SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED (S.A.S)

HİCRET
Mekke’deki Müslümanların Medine’ye Hicreti
Medineli Müslümanlarla yapılan anlaşmadan Mekkeli müşrikler de haberdar oldular. İşkenceler daha da şiddetlendi, Mekke oturulmaz bir hal aldı. Bunun üzerine Müslümanlar, her şeylerini arkalarında bırakarak, bölük bölük Medine’ye göç etmeye başladılar. Çok geçmeden Mekke’de göç etmeye güç yetiremeyenler dışında sadece Hz.Peygamber (s.a.s) ve Hz.Ebubekir (r.a) kalmıştı.
Hz.Peygamberin (s.a.s) Öldürülme Kararının Verilmesi
Kureyşliler, Müslümanların Medine’ye göç etmelerini engelleyememişlerdi. Hz.Peygamberin (s.a.s) de Medine’ye gitmesinden ve kendilerine orada savaş açmasından çekinmeye başladılar. Büyük bir toplantı düzenlendi. Toplantıya, Mekkeli müşriklerden görüş ve söz sahibi olup da katılmayan kalmamıştı. Sadece Hz.Peygamber (s.a.s)in yakınları olan Haşim oğulları toplantıya çağırılmamıştı. Toplantıya katılanlar 100 kişiden fazlaydı. Tartışmalardan sonra, Ebu Cehil’in önerisi kabul edildi. Ebu Cehil şöyle diyordu:
- Benim görüşüm, içimizdeki her kabileden, güçlü, kuvvetli, soylu ve şerefli birer delikanlı seçelim. Sonra onların her birine keskin birer kılıç verelim. Onlar, hepsi birden, ellerindeki kılıçlarla, tek bir adamın vuruşu gibi vurup onu öldürsünler. Böylece ondan kurtulup rahata kavuşalım. Delikanlılar bunu yapınca, onun kanı bütün kabilelere dağılmış olur. Kabilesinin ise bütün kabilelerle savaşmaya gücü yetmez, diyet almaya razı olurlar. Biz de onun diyetini öderiz.
Kabilelerden birer delikanlı seçildi ve o gece planın uygulanmasına karar verildi.
Hz.Peygamber’in (s.a.s) Hicreti
Fakat aynı gün Hz.Peygambere (s.a.s) de Mekke’den çıkıp Medine’ye gitmesi için izin verilecekti. Hz.Ebubekir’in (r.a) kızı olan ve daha sonra da Hz.Peygamber’in (s.a.s) hanımı olacak olan Hz.Aişe (r.a) o günü şöyle anlatıyor:
Rasulullah’ın (s.a.s) Ebubekir’in (r.a) evine sabah ya da akşamleyin gelmediği gün olmazdı. Hicrete izin verildiği gün ise, hiç gelmediği bir saat olan öğle vaktinde çıka geldi. Biz evimizde oturuyorduk. İçeri girmek için izin istedi ve içeri girdi:
- Buradan çıkıp, Medine’ye gitmeme, Allah (c.c.) tarafından izin verildi.
- Ya Resulallah (s.a.s)! Benim de Seninle yoldaşlık etmeme izin var mı?
- Evet var!
Babam Ebubekir (r.a), sevincinden ağlamaya başladı. Vallahi ben, Ebubekir’in (r.a) o gün ağladığını görünceye kadar, bir erkeğin sevincinden ağlayacağını bilmiyordum.
Hz.Peygamber (s.a.s), Hz.Ali’den (r.a), kendisi Mekke’den ayrıldıktan sonra emanetleri sahiplerine teslim etmesini istedi. Mekke’de pek çok kişi, Hz.Peygamberin (s.a.s) doğruluğunu ve güvenilirliğini bildikleri için, saklamaya korktukları şeylerini ona teslim etmişlerdi.
- Bu gece benim yatağımda yat uyu! Sana onlardan hoşuna gitmeyecek bir şey erişeceğinden de korkma!
Gece olunca, seçilen 12 delikanlı saldırmak için Hz.Peygamberin (s.a.s) çıkmasını beklemeye başladılar. Gecenin üçte ikilik kısmı geçmişti ki, Hz.Peygamber (s.a.s) dışarı çıktı. Eline bir avuç toprak aldı ve elindeki toprağı onların üzerine saçtı. Yasin suresini okumaya başladı:
Yâ Sîn.
36/1
Hikmet dolu Kur'ân'a yemin ederim ki,
36/2
(Rasûlüm!) Hiç şüphesiz sen, gönderilmiş (peygamber)lerdensin.
36/3
Dosdoğru bir yol üzerindesin.
36/4
(Bu Kur'ân,) yegâne gâlip/yüce ve merhametli olan (Allah tarafın)dan, babaları (tevhid ile) uyarılmayan,2 bu yüzden kendileri de gafl içinde kalan bir kavmi uyarman içindir.
36/5-6
Hadîs-i şerîfte bu sûrenin, Kur'ân-ı Kerîm'in kalbi olduğu bildirilmiştir. Yâsîn'in gerçek anlamını Allah bilir. Bazı bilginlere göre "Ey insan!" Bazı bilginlere göre de "Yâ seyyid" anlamındadır (Münâvî, II, 513). Hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki: "Bir kimse Allah'ın rızâsını ve âhiret yurdunu dileyerek 'Yâsîn' okursa, mağfiret olunur. Onu ölülerinize okuyunuz."
Bu uyarılmama, aslında asırlarca peygambere ulaşamama bakımından olduğu gibi, tevhid tebliğinin yasak edilmesiyle de olabilir. Çünkü Arap müşrikleri tevhide karşı çıkıyorlar, Kelime-i tevhîdi söyleyenlere, yani o artık müşrik/putçu düzene karşı olduğunu, Allah ve Rasûlü'ne bağlılığını bildirenlere işkence ediyorlardı.
Andolsun ki, onların (inkârlarından dolayı) çoğunun üzerine (azap hakkındaki) o söz gerçekleşti. Artık onlar îman etmezler.
36/7
Biz, onların (şirk ve küfürde direnmelerinden dolayı) boyunlarına öyle bu kapılar/demir halkalar geçirdik ki, bunlar çenelerine kadar (dayanmış)tır; onun için başları (ve burunları) dikleşmiştir.
36/8
Onların hem önlerine bir set, hem arkalarına bir set çektik, hem de onları kuşatıp sardık; artık onlar (hakîkati) göremezler.
36/9
Aralarından geçerek çıktı ve gitti. Hiçbiri onu göremediler. Hz.Peygamber (s.a.s) evinden çıkınca hemen Hz.Ebubekir’in (r.a) evine geldi. Beraberce Mekke’den ayrıldılar ve Sevr dağındaki mağaraya doğru yola çıktılar.
Sabahleyin Hz.Ali (r.a) yerinden kalktığında, Hz.Peygamberi (s.a.s) öldürmek için bekleyenler hemen üzerine yürüdüler. Ama Hz.Peygamber (s.a.s) çoktan gitmişti.
Sevr Mağarası
Sevr dağı, Mekke’ye 2-3 mil uzaklıkta bir dağdır. Tepesinde bir mağara bulunur. Hz.Peygamber (s.a.s) ve Hz.Ebubekir (r.a), geceyi mağarada tamamladılar. Müşrikler, sabah olup da onları yerlerinde bulamayınca aramaya koyuldular ve izleri takip ederek mağaranın ağzına kadar geldiler. Hz.Ebubekir’in (r.a) endişesi son haddine varmıştı:
- Kavmin Seni arayıp duruyor. Vallahi, ben kendim hakkında üzülmüyorum. Fakat sana yapılmasını istemediğim bir şeyin yapılmasını göreceğimden korkuyorum!
- Ey Ebubekir! Korkma! Allah (c.c) bizimle beraberdir!
Onların bu halleri Kur’an-ı Kerimde şu şekilde anlatılıyor:
Eğer siz, o (Allah Rasûlü')ne yardım etmezseniz (mühim değil), muhakkak ki Allah, ona yardım etmiştir: Hani vaktiyle kâfirler onu iki kişinin biri olarak (Mekke'den) çıkardıkları (hicretine sebep oldukları) zaman, (Ebû Bekir'le) ikisi (Sevr dağında) mağarada iken, arkadaşına. "Üzülme, Allah mutlaka bizimle beraberdir" diyordu. (İşte o zaman) Allah, o(na yardım etti ve arkadaşının kalbi)ne huzur ve güveni indirdi. O'nu, görmediğiniz askerlerle kuvvetlendirdi. Böylece inkâr edenlerin sözünü (dâvâsını) en aşağı kıldı. Allah'ın (tevhid) kelimesi ise, o çok yücedir. Allah mutlak gâliptir, eşsiz hüküm ve hikmet sâhibidir.
9/40
Mağaranın ağzına geldiklerinde, önünde iki dağ güvercininin yuva yaptığını gördüler. Bir örümcek de mağaranın kapısına ağ örmüştü. Müşrikler mağaranın kapısına kadar geldikleri halde içeri girmediler, geri dönüp gittiler. Hz.Peygamber (s.a.s) ve Hz.Ebubekir (r.a) üç gece daha mağarada kaldılar. Üçüncü gece, önceden anlaşmış oldukları kılavuzları Abdullah, develerle birlikte yanlarına geldi. Sabaha karşı Medine’ye doğru yola çıktılar.
Medine Yolunda
O gün, günün gecesi ve ertesi gün yollarına devam ettiler. Akşama doğru Kudeyd denilen yere vardılar. Bu arada Mekkeli müşrikler, her birinin başına yüz deve ödül koymuşlardı ve her yerde onları aramaya devam ediyorlardı.
Bir çadıra yaklaştılar. Çadır, Ümmü Ma’bed adında bir kadına aitti. Biraz hurma veya et satın almak istiyorlardı. Fakat, Kudeyd de kıtlık ve kuraklık hüküm sürüyordu. Bu yüzden aradıkları hiçbir şeyi bulamadılar. Hz.Peygamber (s.a.s) kadınla konuşmaya başladı:
- Ey Ümmü Ma’bed! Yanında süt bulunur mu?
- Yoktur vallahi! Davarlar kısırdır.
Hz. Peygamber (s.a.s), çadırın yakınında duran bir koyun gördü.
- Ey Ümmü Ma’bed! Şu koyun nedir?
- O sürüden geri kalan, güçsüz bir koyun.
- Benim onu sağmama izin verir misin?
- Eğer sen onda süt bulabileceğine inanıyorsan, sağ!
Hz.Peygamber (s.a.s), besmele çekti ve bereket için dua etti. Koyunun memesi süt ile doldu. Getirilen kap ağzına kadar doldu. Önce, Ümmü Ma’bed doyuncaya kadar içti. Akasından da Hz.Peygamber (s.a.s) ve arkadaşları kanasıya içtiler. Sonra Hz.Peygamber (s.a.s), koyunu tekrar sağdı ve kabı doldurarak Ümmü Ma’bed’e bıraktı.
Hz.Peygamber (s.a.s) ve arkadaşları ayrılıp gittikten biraz sonra, Ümmü Ma’bed’in kocası Ebu Ma’bed geldi. Süt dolu kabı görünce çok şaşırdı:
- Bu süt bize nereden geldi? Çadırda süt sağılır hayvanımız yoktu.
Ümmü Mabed, olanları kocasına anlattı. Ebu Mabed:
- Sanırım O Mekkelilerin aradığı zat’tır. Ey Ümmü Ma’bed! Eğer kendisine rastlamış olsaydım, arkadaşlığına kabul edilmemi dilerdim.
dedi. Gerçekten de Hz.Peygamber (s.a.s) Medine’ye yerleştikten sonra ziyaretine gittiler ve Müslüman oldular.
Fakat, Mekkelilerin koydukları ödül Kudeyd’de de duyulmuştu. Süreka, Hz.Peygamber (s.a.s) ve arkadaşlarının sahile doğru gittikleri haberini alır almaz, zırhını giyip silahlarını kuşanarak peşlerini düştü. Çok geçmeden de onlara ulaştı.
Hz.Ebubekir (r.a), dönüp bakınca bir atlının kendilerine yaklaşmakta olduğunu gördü:
- Ya Resulallah (s.a.s)! Bu bizi arıyor ve neredeyse yetişti!
dedi ve ağlamaya başladı:
- Sen niçin ağlıyorsun?
- Vallahi, kendim için ağlamıyorum! Fakat Senin hakkında ağlıyorum.
Bunun üzerine Hz.Peygamber (s.a.s) arkasına döndü ve dua etti:
- Allah’ım! Şuna karşı, dilediğin şeyle bize kafi ol! Onun kötülüğünü üzerimizden def et!
At birden tökezleyip yere kapandı. Süreka atının üzerinden yuvarlandı. Fakat hemen toparlandı ve atına binerek yeniden peşlerine düştü. Hz.Ebubekir (r.a) sık sık arkasına dönüp bakıyor, Hz.Peygamber (s.a.s) ise hiç dönüp bakmıyordu. Aralarındaki mesafe iki-üç mızrak boyuna kadar inmişti ki, Süreka’nın atının iki ön ayağı kumlara saplandı. Süreka yine attan yuvarlandı. Atını kumdan kurtarmaya çalıştıysa da başaramadı. Artık durumun farkına varmıştı. Arkalarından seslendi:
- Yardım edin! Ben Süreka bin Cu’şum! Vallahi artık size eziyet etmeyeceğim! Ey Muhammed! Anladım ki bu senin işindir! Dua et de şu içinde bulunduğum durumdan kurtulayım!
Dua etmesi üzerine Süreka’nın atının ayakları kumdan kurtuldu.
- Artık, Sen ne dilersen bana emret!
- Sen burada dur ve arkamızdan gelen hiç kimseyi burakma!
Gün başında Hz.Peygamber (s.a.s)e savaş açan Süreka, gün sonunda Onun silahlı koruyucusu haline gelmişti. Rastladığı herkesi, yanlış bilgi vererek geri çevirdi. Sekiz yıl sonra da Medine’ye gelerek Müslüman oldu.
Hz.Peygamber (s.a.s) ve arkadaşları yollarına devam ettiler. Öğle vaktine doğru Medine’ye yakın bir köy olan Kuba’ya ulaşarak yolculuklarını tamamladılar.
<<<Öceki Sayfa Sonraki Sayfa>>>
Kaynaklar : | Peygamberler Tarihi – M.Asım Köksal Hz.Muhammed’in Hayatı – Martin Lings Feyzü’l Furkan – Hasan Tahsin Feyizli |